9 Ekim 2018 Salı

Doktor David Burns değil Doktor Mehmet Bey

"Hayır hayır Doktor Bey, zürâfaları bilmiyorum. Sadece kuyruklarının uzun olduğunu duydum. Evet, siyah-beyaz ve yırtıcılar hallice. Bir keresinde zürâfa arkadaşım da olmuştu, câhil de sanmayın beni.

*

Bağırabilirim sivil askerlere, kızabilirim. Ama üniformalı olanlara değil. Onlar gâyet seksi görünüyorlar ve hayatımı renklendiriyorlar aynı televizyon gibi ama siyah-beyaz olanlardan. Öyle değil mi Doktor, isim neydi bu arada? Mehmet, (hığm) benim bir ismim yok; ama hayvan diyebilirsiniz. Ya da köpek deyin, bunu iltifat sayarım.

*

İşler nasıl peki Mehmet Bey?

*

Evet, kızdım şu an. Kimse ben daha tırtılken, kelebeklerin sizin pencere camınıza pislemesinin hesabını benden soramaz. Bana olan nefretiniz elbette doludur. Boş kazan nasıl kaynasın Allah aşkına? Açık ol Doktor, tanrıya inanır mısın sen de benim gibi?

*

Evet, evet. Geometri öğretmeniyim. Doğum öncesi çocuklarla çalışıyorum. Hayır! Ebe değilim esôl! Anaokulunda öğretim görevlisiyim, hademelik yapıyorum. Aman ha! Siz de “Ha” demeyin, çok ayıp.

*

Hayâtın resmini çekebilir misin bana? Veya fotoğrafını yapabilir misin tuvale ben istesem? Ne olur hayatı anlat bana Mehmet, daha önce hiç yaşamadım.

*

Ben biliyorum hayâtı! Nedense iki satır arasında öğrendim. Tamamen hem de. Bu değil mi zaten ya hât! (hıı) Pardon hayât. Sormanı bekliyorum…

*

Hayât, evet hayât herkesin içinde bulunduğu sonsuz kenarlı bir çokgende geçiyor, yapımcısı da tanrı. Herkes hem de, dün sokakta gördüğüm tatlı kız bile orada Doktor, bulmalıyım onu anlıyor musun? (öhöğm) Evet, tüm insanlar bu çokgenin en geniş açılı köşesini kapmaya çalışıyor. Hiç aklına gelir miydi hayatın bir oyun olduğu? Ve o açı diye kovaladıkları şey ne biliyor musun; bilmiyorsun, amına koyduğumun parası! Oysa çokgenin merkezinde çulsuzca ve çuvalsızca dans ediyorum ben. Hayât burada o kadar güzel ki, nereye baksam bok görüyorum.

*

Sence aşk nedir Doktor?

*

Bu filozoflar salak be bilağder. Anlatacağım merak etme; ama bu paralar da çok tahrik ediciymiş. Hani Mustafa’nın fotoğrafı var ya, yapış yapış oldu zirâ. (asdga) Bildin doktor, bana uzak otursan iyi edersin, azgın kelebeğin teki olduğumu biliyorum. Onu geç, hastalığımı söyle.

*

Ulan bu kuşlar biliyormuş hayâtı. Bir anka veya albatros olmalı ki, şunu demişti bana: “Tüm savaşlar 2 ve 3 arasında olur.” Anlamamıştım ilk. Seni mi kıracağım Mehmet, beş de girsin savaşa. Ama tavlada kırdığın tüm taşlarımın hesabını çehrenden bir kırıkla ödeyeceğini bilmeni isterim sevgili dostum.

*

Ölmek istemiyorum Doktor, yaşamak da.

*

Bak şimdi. Nietzsche dedi ya bana: “Ne kadar çok yükselirsen o kadar küçük alçaksındır.”. Çok salakça be, “alçaksındır”ı silip yerine “görünürsün” olmalı diyorum. Ama kimse beğenmiyor. Herkes kendi bildiğini koruma çabası içinde, güncelleme modu pek sevilmiyor. Neyse... Hatta ekliyorum: “Yükseldikçe sözlerin göklere batar. Gökler ise Zeus’undur. Ona karşı çıkmak mı!? Hâşa! Elhamdüğilli müslümanım. Ama sen batırdıkça göklere, yerden bağırıp çağırırlar. Hatta biraz daha büyükse, taşlarlar seni. Korkma be aşkım. Sen taşlanmazsan, ben taşlanmazsam; kim taşlanacak? Ah yüzde seksen, ah dilim sus! İki bilimsel grubu temsil eder; ama üç tamamen yobazlardır. Ya beşe demeli? Jüpiter! (…) Ha, pardon mars deniyorsa deriz onu da. Aç bacak aranı şimdi; ama ben Jüpiter’in veledi İo’da yaşam var diye düşünüyorum. Yine de Avrupa’da yaşamak istiyorum. Hayır hayır, İsörn. Neyse ne hacı."

*

Bana ne insanlardan Doktor?

*

Bana ne! Midem bulanıyor. Muz.

*

Hayat yaşamaya değmiyor; ama yaşayacaksın, kim o?"


06.07.2014